devletlerin yönetim sistemleri
Dünya genelinde ve tarihte pek çok ülke farklı yönetim şekilleri ile yönetilmiştir. Farklı yönetim biçimleri ile yönetilen bu ülkelerin yaşayış biçimleri de yönetim biçimine göre değişkenlik göstermektedir. Dünya üzerinde hala tek tip bir yönetim biçimi bulunmamaktadır. Kimi ülkelerde Cumhuriyet ve demokrasi bulunurken kimi ülkelerde ise krallık yani monarşi sistemi ile yönetilmektedir. Dünya üzerinde birçok yönetim biçimleri vardır. Ülkemizin yönetim biçimi ise Cumhuriyet’tir. Peki, başka hangi yönetim biçimleri bulunmaktadır? Yönetim biçimlerinin anlamları ve özellikleri nelerdir? Yönetim biçimleri neler olabilir? İşte yönetim biçimleri ile alakalı her şey.Tarihten beridir gelen yönetim biçimleri bulunmaktadır. Bu yönetim biçimleri devletlerin idare ediliş şeklini belirtir. Dünya genelinde en yaygın yönetim biçimi ise Cumhuriyet’tir.yönetim sistemleri
İktidar yapısı
Konfederasyon
Federasyon
Hegemonya
İmparatorluk
Üniter devlet
İktidar kaynağı
Demokrasi
Doğrudan
Temsili
Monarşi
Mutlak
Parlamenter
Oligarşi
Kolektrizm
Aristokrasi
Jüristokrasi
Aristokrasi
Mentokrasi
Cunta
Plütokrasi
Stratokrasi
Talassokrasi
Tekokrasi
Timokrasi
Otoriteryenizm
Otokrasi
Totalitarizm
Despotizm
Diktatörlük
Totalitarizm
Anarşi
Kritorşi
Teokrasi
Konfederasyon, bağımsız kuruluşlar ve kurumlar tarafından, egemenliklerini muhafaza etmek şartıyla, ortak ve sınırlı menfaatlerini sağlamak maksadıyla, bir antlaşma ile kurulan topluluklardır. Federalizm tipi devlet yapısından farklı olarak, üye devletlerin istedikleri zaman ayrılma hakkı bulunur veya ayrılma durumlarında müdahale edilmeme durumu söz konusudur. Konfederasyon tipi devlette merkezi yapı, federal devletlerdeki kadar baskın değildir. Hızlıca gelişen bir savaş tehdidi sonucu ortak çıkarlar maksadıyla kurulan ve konfederasyon yapının geçici olup ne zaman biteceği önceden belirlenen konfederasyon devlet örnekleri vardır, en popüler örnek Amerika Konfedere Devletleri'dir.
Federasyon veya federal devlet, coğrafi yapılarına göre oluşmuş birden fazla devletin kendi istekleriyle bir araya gelerek dışarıya karşı tek bir siyasal güç olarak görülmeleri ve bu amaçla kurdukları örgütün, kendisini oluşturan devletlerin üzerinde olması; iç işlerinde ise, yine aralarındaki anlaşmaya göre geniş veya dar ölçüde özerk olmaları ile oluşan topluluk.
Federal devlet; bu anlamda iç yapıları itibarıyla özerk olan devletlerin (federe devlet) oluşturduğu siyasi bir birliktir. Federe devletlerin her biri kendi ülkesine, anayasasına sahip iken diğer devletlerle olan ilişkilerin düzenlenmesinde yetki federal devlete aittir. Bununla birlikte federe devletlerin içinde kendi yasama, yürütme ve yargı organları da vardır. Fakat yasalar üst devlet (federal devlet) kimliğine ait anayasaya aykırı olmama koşulu taşır. Federe devletler iç güvenliklerini sağlamak amacı ile kendi polis teşkilatını kurabilir ve farklı yargılama hususları belirleyebilir. Bir federe devlet için suç teşkil eden bir yasa diğer devlet için suç teşkil etmeyebilir. Farklı federe devlet yasalarının uygulanmasında çoğunlukla bulunulan yer göz önüne alınır fakat uygulamada kişilerin hangi federe yapıya bağlı bulunduğu hususuna göre de hareket edildiği görülmektedir. Bu durum ülkeden ülkeye ve özerklik genişliğine göre farklılık taşımaktadır. Yine uygulamada görülen başka bir durumda dolaşım esnasında olan vatandaşın çelişen yasalara muhatap kalması durumunda üst anayasa kanunlarının geçerli olabileceğidir.
Hegemonya (Yunanca ἡγεμονία, hēgemonía), bir sistem içerisindeki bir elemanın diğerlerinden üstün, baskın olduğunu belirtir. Marksist teoride daha teknik ve has olarak kullanılmıştır. Antonio Gramsci'nin eserlerinde baskın sınıfın boyun eğenlerin izniyle gücü kazanması olarak bahsedilmiştir. Zoraki bir yönetim olmayan hegemonya daha çok burjuvazi değerlerine göre işleyen kültürel ve ideolojik bir metot olarak anlaşılır. Politik ve ekonomik boyutu vardır: müsaade; maaş, ücret artması ve politik veya sosyal reform ile idare edilebilir.
Siyasal içeriğini, bir sınıf ya da sınıf ittifakının toplumsal iktidarını yani egemenliğini ilan ve tesis etme aşamasında, aslında birer toplumsal özne olan diğer sınıfların çıkarlarının da bu iktidar tarafından gerçekleştirileceğine inandırılması ve böylece sınıfsal iktidar mücadelesinden vazgeçerek ya da bu mücadeleyi izin verilen sınırlar içerisinde ve hedef doğrultusunda yürüterek bir "toplumsal özne" olmayı askıya alıp, bir "toplumsal nesne" olmayı kabullenmesi, oluşturur. Özetle; sınıf iktidarının zor aygıtlarının kullanılması dışında ya da yanı sıra, ideoloji alanında da gerçekleştiğini vurgulamak için kullanılır. Aksi halde, sınıfsal iktidar toplumun bütününü sürekli işgal altında tutan bir güç örgütlenmesine dönüşmek zorunda kalırdı. Egemen sınıfla egemenlik altındaki sınıflar arasındaki bu hegemonya ilişkisi, iktidarın bir ittifaka ait olduğu hallerde bu ittifakın baskın sınıfı ile ona tabi olan sınıf arasında ve eğer bir tek sınıfın iktidarı söz konusuysa, o sınıfı oluşturan tabakalar arasında da yaşanır.
İmparatorluk, ve krallık genellikle bir imparator olan tek bir yönetici otoriteye tabi olan birkaç bölge ve halktan oluşan egemen bir devlettir.
Üniter Devlet Üniter devlette, devlet bölünmez bir bütündür. Fakat, üniter devlette de "il" ve "ilçe" gibi idari bölümler bulunabilir. Ancak bunlar, basit idari bölümlemelerdir. Bunların sadece idari yetkileri vardır. Yasama ve yargı yetkileri yoktur. Bunların hepsi aynı egemenliğe tabidir. Aynı anayasa ve aynı kanunlar, kısacası aynı hukuk kuralları uygulanır. Yerel yönetimler iç işlerinde sosyal hayatı düzenleyen basit düzenlemelere gidebilir (trafik kuralları gibi) fakat bağımsız hukuki düzenlemeler yapamaz. Üniter devlet sistemi ile yönetilen tek ülke İsviçre’dir
Demokrasi, dünyadaki tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilir.
Ana yurdu Antik Yunanistan'daki filozoflar Aristo ve Platon (Eflatun) tarafından eleştirilmiş, halk içinde "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlarla nitelendirilmiştir. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. Artık siyasetbilimciler hangi sistemin daha iyi işlediğinden çok hangi demokrasinin daha iyi işlediği tartışmalarına girmişler ve liberal, komünist[1], sosyalist[2], muhafazakâr[3], anarşist[4] ve faşist[5] düşünürler kendi sistemlerinin erdemlerini ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Bu sebeple demokrasinin çok sayıda değişik tanımı ortaya çıkmıştır.
Doğrudan demokrasi, halkın egemenliğini bizzat ve doğrudan doğruya kullandığı demokrasi türüdür. Doğrudan demokrasi, halkın halk tarafından yönetilmesini öngörmektedir. Dolayısıyla doğrudan demokrasi dizgesi, demokrasinin ülküsel anlamına en yakın olan hâlidir. Siyasi kararların, çoğunluk esasına göre, yurttaşların oy çokluğu ile, doğrudan doğruya şehir halkı tarafından alındığı yönetim şekline, doğrudan doğruya demokrasi denir. Doğrudan demokraside, halk herhangi bir aracı veya temsilci olmadan politikalara karar verirken, temsili bir demokraside insanlar daha sonra politika girişimlerini yürürlüğe koyan temsilcilere oy verirler. Kullanılan belirli bir sisteme bağlı olarak, doğrudan demokrasi yürütme kararlarının geçirilmesini, sıralamanın kullanılmasını, yasaların yapılmasını, yetkililerin doğrudan seçilmesini veya görevden alınmasını ve yargılamaların yapılmasını gerektirebilir. Doğrudan demokrasinin önde gelen iki biçimi katılımcı demokrasi ve müzakereci demokrasidir.
Temsili demokrasi, sınırları belirli bir alan içinde bulunan bireylerin, kendi iradeleriyle seçtikleri bir temsilci veya temsil grubunun aracılığıyla siyasi fikirlerini ve görüşlerini belirtmesi durumu.[1]
Temsili demokrasi, gelişen ve hacimce artan toplulukların karmaşık bir yapıya dönüşmesi dolayısıyla bu bağlamda her bireyin doğrudan katılımıyla karar verilmesinin zor olması fikri üzerinde şekillenir. Bu her bireyin doğrudan katılımının mümkün olmaması durumu, karar verme mekanizmasında bir temsil fikrini ortaya atar.[1]
Monarşi, bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Saltanatın bir başka adıdır. Genellikle seçim dışı yöntemler kullanılır. Bu hükümdar, Türkçede kral, imparator, şah, padişah, prens, emir, kağan, hakan, han gibi çeşitli adlar alabilir. Monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır. Hükümdar öldükten sonra onun soyundan biri gelir (oğlu, kızı, kardeşi gibi). Yani yetki genellikle babadan oğula geçer. Demokrasilerde ise devlet başkanı seçimle işbaşına gelir. “Monarşi” sözcüğü dilimize Fransızca Monarchie kelimesinden gelir. Cezalandırma ve bağışlama yetkileri sadece hükümdarın elindedir. Otoritenin bir kralın veya bir imparatorun elinde olduğu yönetim türüdür.
Etimolojik anlamına bakılırsa monarşi bir kişinin yönettiği bir devlet düzenidir. Bu terim, iktidarın aynı soyda kaldığı, monarşinin en yaygın şekli olan kalıtsal monarşiyi de tanımlamakta kullanılabilir. Bununla birlikte, seçimli monarşiler de vardır.
Mutlak monarşi, yasama ve yürütme kuvvetlerinin hükümdarda toplandığı bir hükûmet sistemidir. Bu sistemde, devlet içinde tek ve en büyük otorite sahibi hükümdardır. Yasama, yürütme ve hatta yargı yetkisinin sahibi 'hükümdar'dır (monark, kral, padişah...). Mutlak monarşiyi meşruti monarşi ile karıştırmamak gerekir. Meşruti monarşi bir kuvvetler ayrılığı sistemidir. Mutlak monarşi ise kuvvetler birliğini esas alır. Yani mutlak monarşi, devletin tek bir kişi tarafından hiçbir sınırlamaya bağımlı olmayarak yönetildiği rejim türüdür.
Merkezi krallık anlamına ya da padişahın tek elden kendi kararlarıyla yönetimine denir. Avrupa'da beyliklerin yıkılmasıyla ortaya çıkmış ve güçlenmiştir. Mutlak monarşinin kurucusu Babil Kralı Hammurabi'dir. Mutlak monarşiyle yönetilen devletlere Suudi Arabistan ve Vatikan örnek verilebilir.
Parlamenter Meşrutiyet, meşruti monarşi, anayasal monarşi, anayasal tekerki ya da parlamenter monarşi, hükümdarın yetkilerinin anayasa ve halk oyuyla seçilen meclis tarafından kısıtlandığı yönetim biçimi. Arapça şart kökünden türemiş olan meşrutiyet 19. asırdan itibaren Osmanlı Devleti'nde meclisli saltanat-hilafet anlamında kullanılmıştır. Daha genel ifadesiyle; meşrutiyet, bir hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan yönetim biçimidir.
Oligarşi küçük ve ayrıcalıklı bir grubun iktidarda olduğu yönetim şeklidir. Oligarşinin üyesi ya da destekçisi olan kişi ya da grupları tanımlamak için "oligark" terimi kullanılır.
Yönetim şekli despotçadır.
- Adil olmayan bir yönetim şekli hakimdir.
- Devlet bir grup veya zengin bir aile tarafından yönetilir.
Aristokrasi ya da soylu erki, iktidarın imtiyazlı ve genellikle soya bağlı bir toplum sınıfının elinde bulunduğu siyasi hükûmet şeklidir. Ekonomik, toplumsal ve siyasi gücün soylular sınıfının elinde bulunduğu tarihi yönetim biçimidir. Sözcük "soylular sınıfı" anlamında da kullanılmaktadır.
Jüristokrasi, yargıçlar yönetimi olarak tanımlanmaktadır. Demokrasiye zıt bir kavramdır. Oligarşik bir yönetim biçimidir. Juristokrasi, fonskiyon gaspı ile de tanımlanmaktadır. Olgunlaşmamış demokrasilerde sıklıkla görülen juristokrasi'de yargı kurumunun başındakilerin yorum kabiliyeti ön plana çıkar ve yargıçların yorumları ile şekillenen kanunlar ile ülke yönetilmeye çalışılır.[1]
Meritokrasi, yönetim gücünün, yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne yani liyakata dayandığı yönetim biçimidir. Bu yönetim şeklinde idare gücü, üstün özellikleri olduğu düşünülen kişiler arasında paylaştırılmaktadır, kayırma yoktur. Özellikle kamu yönetiminde daha bilgili ve yetenekli kişilerin seçilmesi ve yine hizmet içindeki ilerleme ve yükselmelerinin bilgi, başarı ve yetenek kıstaslarına göre yapılmasını amaçlar. Osmanlı Devleti'ndeki Devşirme sistemi buna örnek gösterilebilir.
Cunta, yönetime kuvvet kullanarak el koyan askerî ya da siyasi grup.[1]
Cunta kendi başına sadece belirli bir komite veyahut idari kurulun yönetimi anlamında kullanılırken, eğer cunta yönetimi askerî bir karaktere sahipse, yani komite veya kurul ordu mensuplarından oluşuyorsa (veya çoğunluğu ordu mensuplarıysa) yönetime "askerî cunta" denir. Bununla birlikte askerî cuntalar için de salt cunta ifadesi kullanılabilir.[2]
Plütokrasi (Yunanca πλοῦτος, ploutos + κράτος, kratos), yönetme erkinin maddi açıdan üstün kişilerce paylaşılmasını öngören oligarşik bir yönetim biçimi.
Stratokrasi ( στρατός, stratos, "ordu" ve κράτος, kratos, "hakimiyet", "güç") askerlerin liderlik konumunda olduğu bir yönetim şeklidir.[1] Askeri diktatörlük ya da cunta'dan farklı olarak, bir stratokraside askeri yönetim hukuka dayanmaktadır, geleneksel ve hukuki olarak ordu ve devlet birdir ve hükûmet, bunun için görevlendirilen subaylar ve diğer askeri liderlerden oluşur. Askerlik görevini yapmış vatandaşlar da seçme ve seçilme hakkında sahip olabilir. Ordunun siyasi gücü anayasa, kanunlar ve toplum tarafından desteklenir. Bu nedenle, bir stratokrasi çoğu zaman bir meritokrasidir. Stratoksiler, otokratik bir doğada olmak zorunda değildir.
Talassokrasi (Yunanca: θάλασσα Thalassa, deniz ve κρατεῖν hükmetmek anlamlarına gelen kelimelerin birleşmesiyle oluşmuştur) bariz bir şekilde denizcilik faaliyetlerinin ve deniz kuvvetinin öne çıktığı imparatorlukları anlatır. Buna en iyi örnek olarak Antik çağda hüküm süren Fenike gösterilebilir. Talassokrasiler genelde sadece sahillerde hüküm sürerken ana merkezlerinde bile iç kesimlere hakim değillerdir.[1] Talassokrasileri geleneksel anlamda toprakları birbirine asıl olarak veya sadece deniz yollarıyla bağlı olan imparatorluklardan ayırmak gerekir. Burada belirleyici olan iç kısımlara hakim olamama durumudur.
Teknokrasi veya uygulayımcıerki,bütün karar verme süreçlerinin teknik uzmanların ellerinde olduğu bir yönetim şeklidir. Yönetim kademelerinde sadece bilgi, deneyim ve yetenek sahibi bilim insanları, mühendisler ve teknolojistler yer alır.
Teknokrasinin başlıca özellikleri:
- Siyasi kurumların yönetimi, teknokratlardan oluşan "uzmanlar kurulu" ile yürütülür.
- Siyasi ve ekonomik süreçler bilime ve rasyonalizmedayandırılır.
Teknokrasi taslağını ilk önce 1912 yılında Thorstein Veblen öne sürdü. Veblene göre, sibernetik sistemlere hakim oldukları için, mühendislerin devleti yönetmeleri gerekir. Daha çok Büyük Bunalım’ın egemen olduğu 1929 sonrasında zemin bulmuştur; günümüzde ise Tunus'ta Arap Baharı ile devrilen hükûmetin yerine kurulmuş yönetimde görülmektedir.
Timokrasi, (Yunanca: τιμήκράτοςtimékrátos') parası ya da gücü olanın yönetimde olması gerektiği düşüncesinin hakim olduğu bir siyasi yönetim şeklidir. Para aristokrasisi olarak da bilinir. Platon Devlet adlı eserinde timokrasiyi, yöneticilerin şan, şöhret, askeri başarılar gibi güç gösterilerine kapılıp dünyevi hazları ön plana alıp, halkı ikinci plana attıkları bir yönetim şekli olarak tasvir eder. Timokrasi'nin ilk uygulayıcısı MÖ 594 yılında Antik Yunanistan'da Solon olmuştur.
Otoriteryanizm, siyaset üzerinde otokratik bir pozisyondur. Otorite ve bu otoritenin idaresine yönelik itaat ile nitelenen bir sosyal organizasyon biçimidir. Bireysel özgürlük karşıtıdır ve mutlak itaate dayanır.
Politik anlamda; otoriteryen bir hükûmette siyasal otorite, küçük bir siyasetçi grubunun odağındadır.[
Totaliter demokrasi, genel olarak devletin yürütme gücünün yasama gücüne baskın çıkarak, güçler ayrımına son vermesini, dahası iktidarın olağanüstü güçlenerek toplumsal hayatı belirleme gücünü de elde etmesidir. Klasik totaliter rejimlerden farkı sistemin demokratik normlar üzerinde yükselmesi, iktidarın demokratik usullerle belirlenmesi ve toplumdaki demokratik hakların zedelenmemiş olmasıdır.
Bu yüzden bu totaliterlik klasik totaliterlikten farklı bir işleyişe sahiptir. Tek bir partinin devletle bütünleşerek devlet üzerinden toplumu belirlemesi durumu yoktur. Kitle seferberliği, sokaklara egemen olan bir güç söz konusu değildir. Tersine rejim klasik totaliter bir rejimle kıyaslandığında oldukça zayıftır. Sokakları harekete geçirme gücü ya yoktur ya da bu gücünü kullanmaktan kaçınır. Ancak öte yandan totaliter rejimlerde olduğu gibi devletin bir güç merkezi olarak hayatı belirlemesi, katılımcılığın önünü tıkaması söz konusudur. Totaliter rejimler ile benzerlik noktası da budur.
Totalitarizm, tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete mutlak itaat beklenen, diktatörlükvari yönetim.Sözcük sıfat hâlinde totaliter olarak kullanılır. Totaliter egemenlik olarak da bilinir. Totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.
Despotizm, ister sıkıca birbirine bağlı bir grup tarafından, ister bireysel olsun mutlak siyasi bir güç ile hükmeden tek bir idari otoriteye sahip hükûmet biçimidir. Klasik biçiminde despotizm, bir şahsın idaresinin olduğu devlet, despot ise bütün siyasi gücü kullanan ve bütün devleti temsil eden diğer herkesin ikincil önemde olduğu otoritedir. Bu tip despotizm medeniyetin kurulmasında ilk aşamalarda görülen derebeylik ve benzeri yönetimlerde yaygındı. Tarihteki Mısır Firavunları klasik despotlara bir örnektir.
Diktatörlük (Latince: dictatura), otokratik bir hükûmet biçiminde, yönetimin diktatör olan tek bir birey tarafından yönetilmesi türüdür.[2] Genellikle üç olası anlamda kullanılır.
- Roma Cumhuriyeti'nde siyasi bir makam olan Roma diktatörü. Örneğin MÖ 2. yüzyılda yaşayan Romalı General Lucius Cornelius Sullabuna bir örnek olarak gösterilebilir.
- Hükûmet yönetimindeki tek bir kişi veya küçük bir grup tarafından denetlenebilen insanlar. Bu durum zor kullanılarak veya miras yoluyla edinilmiş olabilir. Bu tür diktatörler halklarını özgürlüğe kavuşturmaya çalışmış veya kavuşturmuş olabilir.
- Günümüzdeki kullanımında ise; Diktatörlük, hukukiolarak anayasalarda veya devlet içerisindeki diğer politik ya da sosyal faktörler tarafından sınırsız bir liderlik imkanları kazanan, otokraside mutlak üstünlüğü bulunan yöneticilerdir.
- yüzyıl ve erken 21. yüzyılda aile diktatörlüğügöreceli bir şekilde kalmıştır. Bazılarına göre ise totalitarizmtüründeki bir yönetim biçiminde hükûmete veya yöneticilere diktatörlük kaynağının nereden geldiği, o diktatörlüğün tanımlanmasına kaynak oluşturmaktadır.
Tüm anlamlarda diktatörler, toplumdaki insanların rızaları olmadan;
- birden fazla yaşam tarzı ve görüşü sağlamayarak çoğunlukçubir yapıda bulunuyor olabilir,
- insanların hayatını her yönüyle kontrol ediyor olabilir,
- tamamen tek bir insandan gelen güç doğrultusunda kontrast bir yönetim sağlıyor olabilir,
- hedeflerine ulaşmak için her türlü meşru ya da gayri meşru yöntemleri kullanıyor ya da savunuyor olabilirler.[2]
Totalitarizm, tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete mutlak itaat beklenen, diktatörlükvari yönetim.[1] Sözcük sıfat hâlinde totaliter olarak kullanılır. Totaliter egemenlik olarak da bilinir. Totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.
Anarşizm, (Antik Yunanca'da an "-sız olumsuzluk eki" ve archos "yönetici" sözcüklerinden türetilmiştir, "yöneticisiz" anlamına gelir) toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir. Reddedilen bu otoritelere patriyarki ve kapitalizm de dahildir.
Bu hareketler genellikle, merkezi politik yapılar, üretim araçlarının özel mülkiyeti ve ekonomik kurumlar yerine toplumsal ilişkilere dayanan gönüllü etkileşim ve özyönetimi savunur, özgürlük ve otonomi ile karakterize edilen bir toplumu arzular. Bu felsefeler, anarşi terimiyle özgür bireylerin gönüllü etkileşimine dayanan bir toplumu, bireylerin ve toplulukların alınan kararlardan etkilendikleri ölçüde söz sahibi olması düşüncesini ifade eder.
Zorlayıcı kurumlara ve toplumsal bazlı hiyerarşilere karşı olmak anarşizmin asli ilkelerindendir ve ayrıca anarşizm gönüllülüğe dayanan bir toplumun nasıl işleyeceği konusunda olumlu bir görüşü ifade eder. Anarşist felsefeler arasında hatrı sayılır bir çeşitlilik vardır. Şiddetin anarşizmdeki yeri, ne tür bir ekonomik sistemin olması gerektiği, çevre ve endüstriyalizm hakkında sorular ve diğer hareketlerde anarşistlerin rolleri gibi farklı alanlarda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Anarşist akımlar bu nedenlerle birbirlerinden çok farklı ve hatta karşı olabilirler. Örneğin anarşist komünizmin yanı sıra Hristiyan anarşizmi gibi anarşist akımlar da mevcuttur.
Kritarşi yargıçların egemenliğidir. (Yunanca " krito "(Hakim) ve arkhe (hükûmet) kelimelerinden türetilmiştir. Devleti mahkemelerin ve dolayısıyla hakimlerin yönettiği bir yönetim biçimidir.
Cumhuriyet, hükûmet ya da devlet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi kavramlarının karşıtıdır.Cumhuriyet kelimesi Arapça kökenli olup, 18. yüzyılda Osmanlı Türkçesinde türetilmiş bir isimdir. Arapça cumhur kökü "bir araya toplanma, topluluk oluşturma" anlamındayken, bu kökten türeyen جمهور (cumhūr) kelimesi ise "cemiyet, toplum, kamu" anlamına gelir. Cumhūr sözcüğüne yine Arapça'da aidiyet bildiren "iye" ekinin gelmesiyle "toplumun olan, kamuya ait" anlamına gelen "Cumhuriyet" kelimesi meydana gelmiştir. 18. yüzyıl Avrupa'sında monarşi ile yönetilmeyen Hollanda, İsviçre ve Fransa[a] gibi ülkeleri tanımlayan Latince Latince: respublica ve Fransızca: république kelimesinin Türkçe çevirisi olarak benimsenmiştir.
Latince Latince: res publica klâsik kullanımda "kamusal olan" anlamındadır. Bir topluluğa onların birleştirmek suretiyle halk olma özelliğini kazandıran, kamusal nesne anlamına gelir. Bu hâl monarşiye karşı, devlet başkanının halk tarafından seçildiği ve halk iradesince meşrulaştırıldığı devlet şekli anlamında kullanılmıştır.
- Teokrasi,dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terim. Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elde tuttuğu devlet biçimidir. Teokrasi en yalın anlamda "devlet işlerinden yönetim ile görevli din adamları (ör: Osmanlı Devletinde: ulema) sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin dini temellere dayandırıldı
- Parlamenter cumhuriyetle yönetilen ülkeler: 46
- Anasayal cumhuriyetle yönetilen ülkeler: 36
- Yarı başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler: 24
- Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler: 23
- Parlamenter monarşiyle yönetilen ülkeler: 21
- Meşrutiyetle yönetilen ülkeler: 9
- Federal devlet biçimiyle yönetilen ülkeler: 8
- Tek parti rejimi ile yönetilen ülkeler: 7
- Federal cumhuriyet ile yönetilen ülkeler: 6
- Mutlak monarşi ile yönetilen ülkeler: 6
- Bölgesel devlet biçimiyle yönetilen ülkeler: 3
- Askeri diktartörlük ile yönetilen ülkeler: 2
- Doğrudan demokrasi ile yönetilen ülkeler: 1
- Teokrasi ile yönetilen ülkeler: 1
AFRİKA ÜLKELERİ VE YÖNETİM BİÇİMLERİ |
|
ÜLKE |
YÖNETİM BİÇİMİ |
Angola |
Anayasal Cumhuriyet |
Benin |
Anayasal Cumhuriyet |
Botsvana |
Parlamenter Cumhuriyet |
Burkina |
Başkanlık Sistemi |
Burundi |
Anayasal Cumhuriyet |
Cape Verde |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Cezayir |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Cibuti |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Çad |
Başkanlık Sistemi |
Ekvator Ginesi |
Anayasal Cumhuriyet |
Eritre |
Tek Parti Rejimi |
Etiyopya |
Parlamenter Cumhuriyet |
Fas |
Meşrutiyet |
Fildişi Sahili |
Başkanlık Sistemi |
Gabon |
Başkanlık Sistemi |
Gambiya |
Anayasal Cumhuriyet |
Gana |
Anayasal Cumhuriyet |
Gine |
Başkanlık Sistemi |
Gine-Bissau |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Güney Afrika |
Parlamenter Cumhuriyet |
Güney Sudan |
Federal Cumhuriyet |
Kamerun |
Başkanlık Sistemi |
Kenya |
Parlamenter Cumhuriyet |
Komorlar |
Anayasal Cumhuriyet |
Kongo |
Anayasal Cumhuriyet |
Kongo Demokratik Cumhuriyeti |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Lesotho |
Parlamenter Monarşi |
Liberya |
Anayasal Cumhuriyet |
Libya |
Parlamenter Cumhuriyet |
Madagaskar |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Malavi |
Anayasal Cumhuriyet |
Mali |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Mauritius |
Parlamenter Cumhuriyet |
Mısır |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Moritanya |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Mozambik |
Başkanlık Sistemi |
Namibya |
Başkanlık Sistemi |
Nijer |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Nijerya |
Federal Cumhuriyet |
Orta Afrika Cumhuriyeti |
Askeri Diktatörlük |
Ruanda |
Başkanlık Sistemi |
Sao Tome ve Principe |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Senegal |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Seyşeller |
Anayasal Cumhuriyet |
Sierra Leone |
Anayasal Cumhuriyet |
Somali |
Parlamenter Cumhuriyet |
Sudan |
Federal Cumhuriyet |
Svaziland |
Mutlak Monarşi |
Tanzanya |
Başkanlık Sistemi |
Togo |
Başkanlık Sistemi |
Tunus |
Parlamenter Cumhuriyet |
Uganda |
Başkanlık Sistemi |
Zambiya |
Anayasal Cumhuriyet |
ASYA ÜLKELERİ VE YÖNETİM BİÇİMLERİ |
|
ÜLKE |
YÖNETİM BİÇİMİ |
Afganistan |
Anayasal Cumhuriyet |
Bahreyn |
Meşrutiyet |
Bangladeş |
Parlamenter Cumhuriyet |
Birleşik Arap Emirlikleri |
Meşrutiyet |
Brunei |
Mutlak Monarşi |
Burma (Myanmar) |
Anayasal Cumhuriyet |
Butan |
Meşrutiyet |
Çin |
Tek Parti Rejimi |
Doğu Timor |
Parlamenter Cumhuriyet |
Endonezya |
Bölgesel Devlet |
Filipinler |
Anayasal Cumhuriyet |
Güney Kore |
Başkanlık Sistemi |
Hindistan |
Parlamenter Cumhuriyet |
Irak |
Parlamenter Cumhuriyet |
İran |
Teokrasi |
İsrail |
Parlamenter Cumhuriyet |
Japonya |
Parlamenter Monarşi |
Kamboçya |
Parlamenter Monarşi |
Katar |
Mutlak Monarşi |
Kazakistan |
Başkanlık Sistemi |
Kırgızistan |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Kore, Kuzey |
Tek Parti Rejimi |
Kuveyt |
Meşrutiyet |
Laos |
Tek Parti Rejimi |
Lübnan |
Parlamenter Cumhuriyet |
Maldivler |
Anayasal Cumhuriyet |
Malezya |
Federal Devlet |
Moğolistan |
Parlamenter Cumhuriyet |
Nepal |
Parlamenter Cumhuriyet |
Özbekistan |
Başkanlık Sistemi |
Pakistan |
Federal Cumhuriyet |
Rusya Federasyonu |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Singapur |
Parlamenter Cumhuriyet |
Sri Lanka |
Başkanlık Sistemi |
Suriye |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Suudi Arabistan |
Mutlak Monarşi |
Tacikistan |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Tayland |
Parlamenter Monarşi |
Türkiye |
Başkanlık Sistemi |
Türkmenistan |
Tek Parti Rejimi |
Umman |
Mutlak Monarşi |
Ürdün |
Meşrutiyet |
Vietnam |
Tek Parti Rejimi |
Yemen |
Başkanlık Sistemi |
AVRUPA ÜLKELERİ VE YÖNETİM BİÇİMLERİ |
|
ÜLKE |
YÖNETİM BİÇİMİ |
Almanya |
Federal Cumhuriyet |
Andorra |
Parlamenter Monarşi |
Arnavutluk |
Parlamenter Cumhuriyet |
Avusturya |
Federal Devlet |
Azerbaycan |
Başkanlık Sistemi |
Belarus |
Başkanlık Sistemi |
Belçika |
Federal Devlet |
Birleşik Krallık |
Bölgesel Devlet |
Bosna Hersek |
Federal Devlet |
Bulgaristan |
Parlamenter Cumhuriyet |
Çek Cumhuriyeti |
Parlamenter Cumhuriyet |
Danimarka |
Parlamenter Monarşi |
Ermenistan |
Başkanlık Sistemi |
Estonya |
Parlamenter Cumhuriyet |
Finlandiya |
Parlamenter Cumhuriyet |
Fransa |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Gürcistan |
Yarı Başkanlık Sistemi |
Hırvatistan |
Tüm Yorumlar